Bireylere tanınmış Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Beyannamesinde de ilan edilen bu hak,her türlü bilgi ve fikirleri sınır olmaksızın sözlü, yazılı, basılmış,sanat veyahut da herhangi dilediği bir medya ortamıyla öğrenme,alma ve verme hakkıdır.

İfade özgürlüğü çok önemli bir hak olmuş olup, toplumların medeniyet seviyesinde büyük ölçüt olarak değerlendirilir.İfade özgürlüğü olan toplumlar medeniyet inşa edebilmiş ve bilimde ilerleme sağlayabilmişlerdir.Dünya tarihi bu örneklerle dolu olduğu gibi Orta Çağ Avrupası karanlık dönemlerinden ve buhranından özellikle özgür düşünce ve ifade özgürlüğüne verdiği önemle sıyrılabilmiş ve bir çok alanda bu vesile ile ilerleme sağlayabilmiştir.

Bu hak ülkemizin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A(III) sayılı Kararıyla ilan edilmiştir. Ülkemizde de Bakanlar Kurulu kararı ile de 27 Mayıs 1949 tarih ve 7217 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Beyannamenin 19.Maddesi: “Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.”

 

Bu hak 09/11/1982 tarihinde resmi gazetede yayımlanan Anayasamızın 26.Maddesinde: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar..”

 

Ülkemizin de taraf olduğu uluslar arası sözleşme olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10.Maddesinde  de:“ Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. ” Denmesiyle mevzuatımızda yer edinmiş olan İfade özgürlüğü çok önemli bir hakdır.

 

Her hakkın kullanımı belirli sınırlara tabi olduğu gibi  ifade özgürlüğü  hakkının da kullanımı belirli sınırlara tabidir.Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi 29.Maddesinin II.bendi bu hakkın ne koşulda sınırlandırılacağını,Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10.Maddesi II.bendi de bu hakkın ne koşulda sınırlandırılacağını ve nitekim Anayasamızın 26.Maddesinin II.bendi de bu hakkın ne koşulda sınırlandırılacağını belirtmiştir: “Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.”

 

İfade Özgürlüğünün bahsedilen sınırlarının aşılması durumunda bir çok suç meydana gelebilmektedir.Bunlardan en bilinenleri Tehdit,Hakaret ve Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik Veya Aşağılama Suçlarıdır.Bu yazıda özellikle inanç ile alakalı ifade özgürlüğünde sınırın aşılmasından dolayı meydana gelen Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik Veya Aşağılama suçuna değinilecektir.

Halkı Kin Ve Düşmalığa Tahrik Veya Aşağılama suçu Türk Ceza Kanunu 216.Maddesi :

(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

İfade özgürlüğü her ne kadar bireylere tanınmış bir hak ise aynı şekilde din ve vicdan hürriyeti de bireylere tanınmış çok önemli haklardandır.Bir hakkın kullanımı diğer hakkın ihlaline sebebiyet vermemelidir ki böyle bir durum, yukarıda arz edildiği üzere TCK 216.Maddesi kapsamında değerlendirilir.Kaldı ki ifade edilme aracı olarak basın ve yayın araçları kullanılırsa verilecek ceza TCK 218.Madde kapsamında yarı oranında artırılır.

Anayasımız diğer bir hak olan Din Ve Vicdan Hürriyetini 24.Maddesinde belirtmiştir: “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.”Bu kapsamda ifade özgürlüğü hakkı kullanılırken diğer haklardan olan Din Ve Vicdan Hürriyeti hakkı ihlali yapılmamalıdır.Böyle bir durumun zuhur etmesi halinde adli ve idari yaptırımların olacağı bilinci hiçbir zaman hafızalardan çıkmamalıdır.

İnsanların inançlarına saldırıda bulunmak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez, nitekim yukarıda arz ve izah ettiğimiz sebeplerden ve Yargıtay’ımızın yerleşik içtihatlarından da çıkan sonuç budur.

Özellikle inanç ile alakalı hukuka aykırı eylemlerin, İslam inancına mensup kimseler tarafından yine aynı dine mensup inançlara karşı meydana geliyor olması hem üzücü hem de bu dinin özünün bilinmemesi açısından da düşündürücüdür.Şöyle ki: Kur’an-ı Kerim hem düşünce hürriyetine hem de dini inanç ve kanaat hürriyetine çok önem vermiş,ayetlerle bunu vurgulamıştır.Bakara Suresi 256. Ayetinde “Dinde zorlama yoktur.” Kehf Suresi 29.Ayetinde De ki: İşte Rabbiniz tarafından gerçek geldi. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”Ğaşiye Suresi 21-22.Ayetinde “Resulüm! Sen insanları irşada devam et! Zaten senin görevin sadece irşad edip düşündürmektir. Yoksa sen kimseyi zorlayacak değilsin.”Kafirun Suresi 6.Ayetinde “Sizin dininiz size,benim dinim banadır.”Denmesi suretiyle Kuranı Kerim Din ve Vicdan Hürriyetine açıkça vurgu yapmıştır.Öyle ki  ilahi hakikatin  Firavuna tebliğ edilmesinde kullanılacak uslüp Hz.Musa’ya Ta-Ha Suresinin 44.Ayetinde “Ona yumuşak söz söyleyin,belki öğüt alır…”Şeklinde vahyedildiği söylenmiştir.

Bir düşünce ifade edildiğinde  bu düşünce  inanç ile alakalı ise ve bu ne şekilde olacağı bilinmiyorsa yine Kur’an-ı Kerim’in bu konuda önerdiği şekilde olmalı ki hem pozitif hukuk açısından hem de İslam hukuku açısından yaptırımı olmamış olsun. Kur’an-ı Kerim düşüncemizi  ifade ederken “Doğru söz söyle”(Nisa 9,Ahzap70), “Güzel ve iyi söz söyle” (İsra 23), “Gönül alıcı söz söyle” (İsra 28) , “Tatlı söz söyle” (Bakara 263) , “Tesirli,hikmetli söz söyle” (Nisa 63) der.

Pozitif hukukumuzda ve İslam hukukunda korunan Din ve Vicdan  hürriyeti, İfade Özgürlüğü bahanesiyle ihlal edilemez.Yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere düşünceyi ifade etme özgürlüğünün olması ile beraber bu özgürlüğün sınırlarının da olduğu, özellikle inanç üzerinden insanların din ve vicdan hürriyeti hakkı ihlal edilmemesi gerektiği,ihlal edilmesi durumunda bunun pozitif hukukta yaptırımlara tabi olduğu, İslam hukukunda da ilahi yaptırımların olduğu gerçeği hafızalardan çıkmamalıdır.